İstanbul Yeni Escort
PLATİN ÜYELER
VIP ÜYELER
GOLD ÜYELER
İstanbul Yeni Escort
Boğaz’ın mavi sularına yansıyan ışıklar, İstanbul’un büyüsünü her zamanki gibi gözler önüne seriyordu. Gecenin serinliği, kenti sarmış, sarı ışıklı sokak lambalarının altında yürüyen insanları hafifçe ürpertmişti. Emir, Beşiktaş sahilinde bir bankta oturmuş, elindeki kahveyi yudumlarken denize dalıp gitmişti. Yalnızca birkaç dakika sonra, hayatını tamamen değiştirecek kadınla göz göze geleceğinden habersizdi.
İstanbul Yeni Escort Lina, uzun dalgalı saçlarını rüzgara teslim etmiş, adımlarını sahilin taşlarına bırakırken, kitabını açıp okumaya başladı. Bir süre sonra rüzgarın azizliğiyle elinden kayıp giden sayfalar, Emir’in ayaklarının dibine serildi. Emir hızla eğildi, sayfaları toplayarak
Yeni İstanbul Escort Lina’ya uzattı.
“Sanırım bunlar sizin?” diye sordu, hafif bir tebessümle.
İstanbul Escort Lina mahcup bir ifadeyle gülümsedi. “Evet, teşekkür ederim. Rüzgarın oyunları...“
Emir, kitabın kapağına göz gezdirdi. “Ah, Ahmet Hamdi Tanpınar... İstanbul’un ruhunu hissetmek için harika bir seçim.”
Escort İstanbul Lina başını salladı. “Kesinlikle. Ama İstanbul’un ruhunu kitaplarda değil, yaşarken hissetmek gerekiyor.”
Emir, cesaretini toplayarak sordu, “Öyleyse, bu gece İstanbul’un ruhunu birlikte keşfetmeye ne dersiniz?”
Lina bir an duraksadı, sonra gülümsedi. “Belki de... neden olmasın?”
O gece, İstanbul sokaklarında kayboldular. Beşiktaş’tan Karaköy’e uzanan sahil yürüyüşleri, Galata’nın taş sokaklarındaki kahkahalar, boğazın serinliğinde paylaşılan sırlar... Zamanın nasıl geçtiğini anlamadılar bile. Emir’in dingin ruhu, Lina’nın coşkulu enerjisiyle mükemmel bir denge oluşturuyordu.
Günler, haftalara dönüştü. Emir, Lina’ya Galata Kulesi’nden İstanbul’u izletirken, fısıldadı: “Bu şehir sensiz eksikmiş meğer.”
Lina gözlerini kaçırmadan, “Belki de İstanbul bizi bir araya getirmek için bu kadar güzeldi,” diye yanıtladı.
Bir gün, Emir Lina’yı Üsküdar sahiline götürdü. Küçük bir tekne kiralamış, içine mumlar ve çiçekler yerleştirmişti. Denizin ortasında, ay ışığının aydınlattığı gecede Lina’ya dönerek ellerini tuttu.
“Hayatımın geri kalanını seninle geçirmek istiyorum. İstanbul, Boğaz, martılar... Hepsi ancak seninle anlam kazanıyor.”
Lina’nın gözleri dolmuştu. “Bu kadar kısa sürede böyle hissetmek mümkün mü?” diye fısıldadı.
Emir başını salladı. “Aşkın zamana ihtiyacı yoktur. Sadece doğru insanı bulmaya ihtiyacı vardır.”
Lina gülümsedi, kalbinin derinliklerinden gelen bir sıcaklıkla Emir’e sarıldı. “O zaman, birbirimizi kaybetmeyelim.”
İstanbul’un sokakları, sahilleri, kuleleri ve denizi, onların aşkına tanıklık etmeye devam etti. Ne fırtınalar ne rüzgarlar onları ayırabildi. Çünkü aşkları, tıpkı Boğaz’ın akıntısı gibi güçlü, tıpkı İstanbul gibi büyüleyiciydi.